19 Aralık 2015 Cumartesi
11.00-13.00 1. Bölüm:
Açılış Çemberi:
Çemberde buluştuk. Önce herkes kendisi için rahat bir pozisyon alarak 3 dakika kendini dinledi. Bugün nasılım? Bedenim nasıl? Duygularım, düşüncelerim nasıl? Kendimiz için bir kaç dakika not aldık. Çemberde önce birbirimize “birer çiçek gibi” baktık. Beklentisiz, yorumsuz, yargısız. (Nancy Stark Smith’in önerisi). Sonra tanışırken isimlerimizi, kahvaltıda yemeyi en sevdiğimiz şeyi ve atölye ile ilgili beklentilerimizi paylaştık.
Kendisiyle savaşmadan dans etmek, dansı hatırlamak, kendi mekanında bizleri ve kontak doğaçlamayı ağırlamak, bedenini açmak, heyecanlanmak, insanlarla bağ kurarken oluşan cızırdamayı hissetmek isteyenler, merak ettiği için gelenler vardı.
Isınma Yürüyüşü:
Yürüyerek başladık. Mekanda farklı hızlarda, farklı yönlere yürümeyi, bu sırada mekanı görmeyi, mekanın sınırlarını keşfetmeyi, boşluklara mı yoksa insanlara mı çekildiğimizi gözlemlemeyi denedik. Geri doğru ya da yanlara yürüdük, yürürken bedenimizin her yeri rahat mı, tuttuğumuz yeri var mı gözlemledik. Mekanda yer değiştirirken farklı seviyelerle oynadık; yere inmenin ve tekrar yükselmenin yollarını araştırdık. Karşılaşmalarda birbirimize baktık, belki gülümsedik.
Farklı hissiyatların farkındalığı (ten, yumuşak doku, kemik ağırlığı; farklı bölümlerin algılayışı):
Durduk, bedenimizi dinledik. Nerdeyim, ihtiyacım ne? Ardından yere oturduk ve dizimizin altından ellerimizle kavrayarak ayağımızı yerden kaldırdık, ağırlığını aldık. Kontrollü bir şekilde, ağırlık vermeden ayağımızı yere hafifçe dokundurduk. Burada sadece tenimizle yere temas etmeyi hissettik. Sonra biraz daha derinleşerek, ama hala ağırlığı tam olarak bırakmadan ayağımızın altındaki süngerimsi dokunun yerle buluşmasını hissettik. Son aşamada ayağımızın ağırlığını tamamen yere bırakarak yerle ilişkisinin nasıl farklılaştığına baktık; kemiklerle olan buluşmayı hissetmeye çalıştık.
Aynı ayağımıza elimizle dokunarak ayağın parçalı-eklemli yapısını inceledik. Kırılabildiği-kıvrılabildiği yerlere baktık, parmakların altındaki yastıkçıkları, topuğu, parmakları inceledik, dokuların nasıl birbirinden farklılaştığına baktık. Ayağın el ile benzer olan yapısını keşfettikten sonra bu kez aynı ayağımızla elimize dokunduk. Ayağımızı el gibi kullanarak, elimizin yapısını, dokusunu hissetmeye çalıştık.
Çalışmayı bitirip ayağa kalktık ve bedenimizi ayaklarımızdan başlayarak izledik. Oynadığımız ayağımız diğerinden farklı hissediyor mu, nasıl? Dizler farklı mı? Kalça, el, omuz, bedenin geri kalanı? Oynadığımız ayakla ilgili hissiyatlardan bazıları şöyleydi: yere daha çok gömülüyor / rahat / daha geniş / yayık / daha uzun / bedenimle bağlı / bedenimden bağımsız / özgür / dizim ayağıma henüz günaydın dememiş gibi…
Feldenkrais’a göz kırparak, oynadığımız elimizdeki ve ayağımızdaki hissiyatı diğer el ve ayağımıza da kopyalamayı denedik. Hayal gücüyle bunu başarabileceğimize inanmayanlar için küçük bir zihin egzersizi: limon metaforu – büyük, sulu bir limon hayal et, limonu kes, sık… ağzın sulandı mı?
Yürürken ayağımızın yere dokunuşunun, ne aşamada daha yüzeysel bir temas olup ne aşamada ağırlığımızı tam olarak verdiğimizin farkında olarak tekrar yürümeye başladık. Yine bir metafor: muz kabuğunun soyulması gibi ayağın yerden ayrılsın. Farklı hızları denerken de hala ayağımızın yerle ilişkisinin farkında olabiliyor muyuz?
Tüm egzersiz boyunca “bedenimizde farklı noktalarda gözlerimiz olsa ve onlarla da görsek nasıl olurdu?” sorusu bize eşlik etti.
Durduk ve ayak bileği – diz – kalça bağlantısını izledik. Dizlerimizi kilitlememek adına, dizlerimizi hafif kırarak sanki 1 cm daha kısaymışız gibi durabilir miyiz ve bunu tüm atölye boyunca taşıyabilir miyiz? sorusu ikinci sorumuz oldu.
3 düzlemde omurga hareketleri:
Bundan sonra, bedenimizin hareket edebildiği eksenleri hatırlayarak, omurgamızı 3 eksende hareketlendirdik. 1- Transverse düzlemde hareket: Önce gövdemiz öne bakarken sadece başımız ve gözlerimizi sağa-sola döndürdük, sonra kalça öne bakarken omuzlarımız da başımıza katılarak dönmeye başladı, en son kalçamızı da döndürdük. Bu twistler sırasında kollar sadece gövdeyi izliyor. 2- Sagital düzlemde hareket: Öne arkaya kapanıp açıldık (roll down& up); bu sırada belimizi zorlamamaya, omur omur inip kalkmaya dikkat ettik. 3- Frontal düzlemde hareket: Bir tost makinesinin içindeymişiz gibi öne-arkaya kıvrılmamaya dikkat ederek yanlara eğildik. Harekete başlarken önce kulağımız omzumuza yaklaşıyor, sonra omuz da aşağı inerek hareketi devam ettiriyor.
Kuklacı imajı ile serbest hareket:
Yere inip yerde omurgamızı hissetmeye çalıştık, omurgamızı serbestçe hareketlendirdik. Sonra omurgamızla oyunumuza orta seviyelerde ve en son da ayakta devam ettik. Burada kuklacı imajıyla oynadık. Sarhoş bir kuklacımız var ve bedenimizin farklı yerlerinden yukarı doğru çekerek bizi oynatıyor. Bize çok tuhaf şeyler yaptırabilir ama bizim kontrol mekanizmalarımız hala devrede.
Çünkü sarhoş olan kuklacı, biz değiliz.
Yer küre, deri küre ve hareket küresi:
Kukla oyunundan sonra yerle buluşuyoruz, değişimi hissetmeye çalışıyoruz. Yerküre altımızda; tepe noktasında biz varız. Göbeğimizden bir bağla dünyanın merkezine bağlanmışız gibi köklü hissederken yerkürenin desteğini duyumsuyoruz, yere doğru eriyoruz. Sonra ellerimizi kollarımızı hareketlendiriyoruz ve kendi 360° baloncuğumuz içinde oynamaya başlıyoruz. Önce sırtımız ve başımız yerde, uzuvlarımız oynuyor. Sonra başımız da ara sıra kalkmaya başlıyor, omurgamız da oyuna dahil oluyor ve mekanda yer değiştirmeye başlıyoruz. Sırtüstü pozisyondan yanlara veya yüzüstü pozisyonlara da geliyoruz. Yavaş yavaş farklı seviyeleri de deniyoruz, merkezimizi farklı yüksekliklere taşıyoruz. Kendi baloncuğumuzu, diğer baloncukları patlatmadan mekanda hareket ettirirken, tüm gözeneklerimizdeki 360 derece gözlerimizle görmeye çalışıyoruz. Diğer baloncukların içindekileri de görüyoruz ve kendimizi de gösteriyoruz.
Derken, başka bir bedenle karşılaşıyoruz ve göz teması kuruyoruz. Henüz baloncuklarımız birbirinin içine geçmiyor; kendi dansımıza devam ederken göz göze temas kurmaya çalışıyoruz. Aramızdaki bağ ve dans geliştikçe uzaklaşmayı ve yakınlaşmayı, bedenlerin birbirine temas etmesini de deniyoruz. Temasa hazır değilsek “hazır değilim” demek mümkün.
Paylaşım ve kapanış çemberi:
Dansı takiben partnerimizle birebir sözel paylaşımlar.
Daha sonra “mükemmel bir çember”de genel paylaşım. Ses kaydı linkte. (https://soundcloud.com/def-ne/kararli-kararsizlik-1-ilk-sabah-kapanis-cemberi)
Ses kaydının özeti:
Bu bölümdeki oyunlardan bize kalanlar: 360° hareket etmek ve bedenimizin her yeriyle görmek, oyun oynamak, rahatlık, bedenimize/kendimize karşı savaşmadan hareket etmek…
Geri bildirim: Yönergeler çok art arda ve yoğun olunca takip etmek zorlaşıyor; çok fazla zihne çıkma nedeniyle bedenin keşfetmesi kesintiye uğrayabiliyor. Yorumlar: Bazen yönergeler olmadan ne yapacağımı bilemeyebiliyorum, boşluğa düştüğümde, nasıl oynayacağımı bilmediğimde yönergeler iyi oluyor. / Yönergelerin tamamını izlememek mümkün. Defne’nin söylediği her şeyi yapmak, takip etmek zorunda değiliz; bedenimizin ihtiyacıyla yönergelerin dengesini kurabiliriz.
14.30-16.00 2. Bölüm:
Serbest ısınma ve hareket küreleri ile mekana giriş:
Yerde uzanıyoruz, bedenimizde şu an neler oluyor bakıyoruz, kendi ihtiyacımıza göre hareket ediyor ve mekana geldiğimizi hissediyoruz. Bu sırada Defne’nin yönergeleriyle kendi zamanımızda skinesphere (deriküre) / kinesphere (hareket küre) / travelling kinesphere (seyehat eden hareket küresi) araştırarak hareket ediyoruz. Farklı seviyeler arasında gezerek de hareket etmeyi deneyimliyoruz yeniden.
Metaforlar:
Nefes dalga, hareketler de o dalgaların üzerinde salınan araçlar; yelkenli de olabilir, jetski de olabilir ama nefes alış verişlerimiz bir dalganın sabit salınımı gibi aynı.
Bedendeki bütün gözler açık mı hala?
Sadece burnumuzdan ve ağzımızdan almıyor olsak nefesi? Başka nerden çıkabilir, nereye gönderebiliriz nefesimizi?
Yürüme ve taklit oyunu:
Bir kişi önde yürüyor ve arkasındaki partneriyle ilişki kuruyor. Arkadaki, hem öndekiyle bağı hissediyor hem de öndekini baştan aşağı süzerek onun duruşundaki ve yürüyüşündeki özellikleri inceliyor, bunları kendi bedenine kopyalıyor. Nasıl basıyor, kalçasını / kollarını nasıl kullanıyor? Herkes hazır olunca taklit edilenler kanara çekilip, kendi yürüyüşünü taklit eden partnerini izliyor. Kendi bedenine dışarıdan bakmış oluyor.
Rol değişerek oyunu tekrarlıyoruz. Eşler sürece dair konuşarak paylaşım gerçekleştiriyor.
Ayna dansı:
Partnerle karşılılı geçerek eşleştikten sonra bir şekilde dansın başladığını hissediyor ve aynalamaya başlıyoruz. Kimin önce başlayacağı, kimin aynalayacağı belli değil. İki kişiden biri değil, ortadaki enerji / bağ dansı yönlendiriyor.
Ses kaydı linkte. (https://soundcloud.com/def-ne/kararli-kararsizlik-1-ilk-sabah-kapanis-cemberi)
Çemberde kısa paylaşımın özeti:
Güven / ortaklık / akış / düşünceler ve kontrol / yönetme-yönetilme… Öfkelendiğini ifade eden bir katılımcının sorusu üzerine diğer katılımcılardan da öfkelenen oldu mu merak ediyoruz. Neden öfkelenildi acaba? Yönetme- yönetilme eğilimlerimiz var mı, istediğimiz olmadığında neler hissettik? Yönettiği için suçlu hissedenler olmuş. Bazı kişiler de kendilerince uzun bir süre geçtiğini düşündüklerinde rol değiştirmiş; yönetirken yönetilen olmuş. “Yöneten ya da yönetilen olmayıp birlikte hareket ettiğimiz tatlı anlar oldu”, yorumu yapıldı. Bazıları için yönetme süresi birkaç saniye bile olsa suçlu hissettirmiş. Kendi yönetme ya da yönetilmeme isteğini, yönetilme durumunda ya da kendisini dinletemediğinde öfkelendiğini fark edenler oldu.
Aynalama fikrini tutarak serbest düet:
Oyunu tekrar oynadık, ama bu sefer hiçbir kural yok, tamamen aynalamak zorunda değiliz, yönetme yönetilme konusunda tamamen zihinsel / dışarıdan kararlar vermek zorunda değiliz, dansın akışına bırakabiliriz.
Yönetme – yönetilme rollerinden tamamen sıyrılmak zorunda değiliz ama bunun daha doğal, iki tarafın da huzurlu ve uyumlu hissettiği, ortak karar aldığı, kimsenin kurban haline gelmediği bir dengesini, geçişlilik halini bulmak daha fazla keyif veriyor. Ve bu denge bedenlerin birbiriyle iletişimiyle kurulabiliyor.
Laban Kübü:
İçinde bulunduğumuz mekanı bir küp olarak algılayalım ve kendimizi bu kübün ortasına yerleştirelim. Bir zarın yüzeyindeki 5 noktayı referans alıyoruz. Ortadaki noktanın üzerindeyiz. Kübün köşelerini göstermek için önce ayaklarımızla, sonra ellerimizle dört köşedeki noktalara uzanıyoruz.
Bütün bu süreçte “tavşan kulakları”nı hatırlıyoruz; başımızın arkasını uzun ve rahat bırakacak şekilde, kulaklarımızın arkasından uzun tavşan kulaklarımızın yukarı doğru çekildiğini hayal ediyoruz. Omurgamızın doğal kıvrımını ve uzunluğunu hissediyoruz ama dizlerimiz kilitli değil, dizlerden yükselmiyoruz. Omurga eksenimizi bozmadan, merkezimizi de gittiğimiz yöne taşıyarak küpün içinde deviniyoruz.
Yerdeki köşeleri işaret etmeye ileri geri hareketlerle devam ediyoruz. Sonra aynı oyunu ellerimizle, küpün yukarıdaki köşelerine doğru oynuyoruz. Önce her seferinde merkezden köşelere hareket ediyoruz; kararlı ve net hareket edebildiğimize karar verdiğimizde merkeze dönmekten vazgeçebiliriz. En son ayakları ve kolları birleştiriyoruz; küpü üç boyutlu göstermeye başlıyoruz. (Bu oyun sırasında müzik bize eşlik ediyor ve ritme uyarak keyifli eğlenceli bir kurguya giriyoruz). Birbirini nasıl destekliyor kollar ve bacaklar? Kendi küpümüzü görünür ve net kılacak şekilde hareket etmeye çalışıyoruz. “Bedenimizi değil, küpü göstermeye çalışıyoruz”. Arada kırılmalar oluyorsa artık net değilsiniz demektir. Net, kararlı hareket üzerine çalışıyoruz. Bu çalışmayı iki gruba bölünüp bir grup diğerini izleyerek de yaptık.
Yorumlar: Ayağım bir yere gidiyorsa elim de oraya gitmek istiyor; onu çalıştım ben sürekli.
Defne’nin yorumu: Hareket ederken dağılmak, net çizgiler ve yönler kullanmamak bir seçenek ama merkezin aktif olması ve eksenin uzamasını kullanmak ve yönleri daha net hissederek kullanmak da başka bir tercih ve kontak doğaçlama için işlevli. – küpü / alanı göstermek ve bunu yaparken de bedenimi net bir şekilde kullanmak istiyorum. Büyük alanla çalışıyoruz; içinde dans ettiğimiz alanlar genellikle kübik alanlar.
Ayberk: Küpü dışarıdan izleyenlere göstermekle, kendim için küpü kullanmak arasında fark oldu.
16.30-18.00 3. Bölüm:
Bu bölümde oynayacağımız oyunlara, tüm gün yaptıklarımızdan davetler: 3.derse Girmeden önce ilk iki dersten sepetimizde kalanları paylaştık. Bir sonraki bölümdeki oyunlara aktarmak istediğimiz farkındalıklar olarak not ettik. Grup içinde beyin fırtınası…
Ses kaydı linkte. (https://soundcloud.com/def-ne/kararli-kararsizlik-1-sepette-ne-var)
Zihnimi bedenimden uzaklaştırmak istiyorum. (Defne’nin yorumu: Uzaklaştırmak değil de yakınlaştırmak nasıl olurdu? Zihni dışarı çıkarıp yukarıdan bir yerde bıdı bıdı etmesi değil de, bedenin içinde serbest kalsa?), Hayır deme hakkım, Ayağımla elime dokunmak / algılamak, Tavşan kulağı, Bağlantı / derinleşme
Isınma: Yere sırt üstü yatıyoruz. Kendi merkezimizi ve kendimizi merkezde hissediyoruz. Yerküre ile bağımızı hissedip tüm ağırlığımızı yere bırakıyoruz. Yerin desteğini hissederken, bedenimizin sınırlarını hissetmeye odaklanıyoruz. Yerle temas eden noktaları hissederek ve ağırlığımı akışkan bir şekilde devire devire harekete geçiyorum. Kendi bedenimin içindeki hareketleri araştırıp (deri küre içinde) yavaş yavaş bu küreyi hareketlendirmeye başlıyorum. Hareket küremin içinde bazen kararlı bazen kararsız, bazen kararı hayalimdeki kuklacıya bırakarak, kendi bedenimin ihtiyacını izleyerek ama mekanla olan ilişkimi de koruyarak ısınıyorum. Daha sonra hareket küremi mekanda da ilerletmeye başlıyorum. (skinesphere, kinesphere, traveling kinesphere)
Bir süre sonra mekandaki diğer bedenleri de algılamaya başlayarak ve göz göze gelmeye de özen göstererek ilerliyorum. Aşağı seviyelerde birileriyle göz göze gelmeyi de arıyorum. Dört ayak üstündeki geçişlerde omurgayı baştan kuyruk sokumuna kadar uzatmayı unutmuyorum.
Tüm mekanda hareket ediyoruz ve boşluklar / negatif alanlar bizi çağırıyor.
Bir hayvan sürüsü olduğumuzu hayal ediyoruz, mekanda hareket ederken arada durup boşluklara bakıyoruz. Kendi durduğumuz yeri algılıyoruz (Barış Mıhçı’nın bir metaforu bu hayvan sürüsü).
Hatırlatmalar : dört ayak ilerlerken başımızı yere paralel bırakabiliriz; ense kökümüz uzun, rahat olabilir. Etrafı görmek için boynumuzu geriye doğru zorlamak yerine yanlara kıvrılabiliriz ya da gövdemizi tamamen dikleştirebiliriz.
Axis Syllabus’ın önerdiği gibi: Dizleri yerden kaldırıp, dirsekleri, dizleri kırarak farklı ağırlık dengeleriyle dört ayakta yürüyebiliriz. El bileklerinin yorulmaması için gerekli açı: kollarla el arasındaki açının 90°den az olmaması gerek ve el ve ayaklardaki doğal boşluklara/kavislere izin vermek gerek.
Negatif Alan Düeti:
Bir partner bulduk ve birbirimizin negatif alanlarında oynamaya başladık. Arada kuklacıyı yeniden çağırabilir miyiz? Negatif alanları hep elinizle mi dolduruyorsunuz? Başka beden bölümleri eşinizin negatif alanlarında nasıl oynar. Başınız rahat mı yoksa tutuyor musunuz?
Sabit Kontak Noktası: Kol ağırlığını bırakarak yönetilme:
Sonra ellerimizden kontak kurarak dansa devam ettik; eli üstte olan takip ediyor, altta olan yönetiyor. Aynı eşle yine ellerden kontak kurarak dansı biraz daha serbestleştirdik; sırayla ikimiz de dansı tamamen aramızdaki enerjiye bırakıyoruz. Sabit kontak noktasıyla dans ediyoruz.
Kayan Kontak Noktası:
Aynı eşle elele kaldığımız yerden devam ediyoruz. Partnerlerden biri eliyle partnerinin kolunda ve oradan tüm bedeninin yüzeyinde geziniyor. Bedenindeki çizgileri, yolları bulmaya, hissetmeye çalışıyor. Bitirdiğinde ele geri dönüyor ve roller değişiyor.
İkinci kişi de bitirdiğinde, bu kez bedenimin herhangi bir noktasını (omuz, çene, diz herhangi bir nokta olabilir) partnerimin bedeninde gezdirmeye başlıyorum. İki kişi de bu denemeyi bitirdiğinde, bedenimde seçtiğim bir noktayı partnerimin bedeninde gezdirmeye başlıyorum yeniden. Ama bu kez herhangi bir noktada duruyorum ve partnerimin bedeninde hangi noktada durduysam o da o noktayı benim bedenimde gezdirmeye başlıyor. Artık bedeninde gezinilen kişi de hareketsiz değil, kendi dansını araştırıyor. Böyle böyle roller değişerek dansa başlıyoruz. Dans gelişirken rollerin ne zaman değiştiği, kimin hangi rolde olduğu belirsizleşmeye başlıyor ama kontak noktasını tek bir nokta olarak tutmaya dikkat ediyoruz. Aralarda durup kontak noktası tek mi, kontrol ediyor, değilse teke indiriyor ve devam ediyoruz.
Kısa bir ara...
Yatay ağırlık paylaşımına giriş:
İki kişi yerde sırt sırta oturarak başlıyoruz. Önce birlikte birbirimize destek olarak ayağa kalkıyoruz. Sonra sırayla birbirimizin arkasından kayarak, birimiz yere inerken diğerimiz yukarı çıkıyor. Bu egzersizde ağırlığımızın sorumluluğunu alıyoruz. İp ucu: omurgamızı dik tutmamız ve birbirimize eşit yaslanmamız kolaylaştırabilir.
Kapanış Çemberi : Atölyenin ilk gününün sonunda bedenlerimizde, zihinlerimizde kalan hissiyatı birer kelime ile ifade ettik. ses kaydı linkte:
https://soundcloud.com/def-ne/kararli-kararsizlik-1-son-cember-anahtar-kelimeler
Günü bitirmeden önce, kontak doğaçlama tarihi için önemli videolardan Fall After Newton’ı (http://www.youtube.com/watch?v=k768K_OTePM) izledik hep beraber. Defne de çevirileri ve açıklamalarıyla izlememizi, anlamamızı kolaylaştırdı.
20 Aralık 2015 Pazar
Sabah. 4. Bölüm
Isınma Yürüyüşü:
Yürüyerek başlıyoruz; yürürken karşımıza çıkan insanlarla farklı merhabalaşmalar deniyoruz. Gülümseyebiliriz, günaydın diyebiliriz, el sıkışabiliriz, dokunabiliriz, sarılabiliriz… Kime ne kadar yaklaşabildiğimizi fark ediyoruz; her karşılaşma birbirinden farklı olabilir.
Sonra hepimiz birer adacık oluyoruz ve birbirimize küçük parmak dokunuşlarıyla kuşlar gönderiyoruz. Derken hepimiz birer kuş olduğumuzu hayal ediyoruz ve uçuyoruz. Farklı seviyelerde uçmak mümkün, hafiflemeyi deniyoruz.
Bu oyunla birlikte, birbirimizin negatif alanlarında dans etmeye başladık. Önce “saçları kulağından uzun olanlar” gözlerini kapadı, diğerleri de onları kollayarak dans etmeye devam etti. Çarpışmalara, kazalara tepkimiz nasıl oluyor? bakarak oluyoruz. Bir süre sonra rolleri değiştik. Ve oyunun sonuna doğru da gözlerimizi istediğimiz zaman açıp istediğimiz zaman kapamaya başladık.
Daralan Mekan: (Mustafa Kaplan’ın bir çalışmasından bu egzersiz)
Bu oyun, mekanla oynadığımız bir başka oyuna dönüştü. Birbirimizin negatif alanlarında, birbirimize dokunmamaya çalışarak dans ederken mekanı git gide daha fazla sınırladık, küçülttük. Mekan öyle küçüldü ki, artık birbirimize dokunmadan dans etmek mümkün olmaz hale geldi. Aşırı kalabalık bir barda “pardon pardon” dansı yaparken bulduk kendimizi. Ve gittikçe yavaşlayarak, hepimiz için sonu ifade eden anı yakalayana kadar devam ettik.
Ağırlık Aktarımları (Pisa Kulesi Devrilmeleri/Tiltler) :
Sıradaki egzersizimiz, bir yönden diğer yöne ağırlık transferi ile ilgiliydi. Durağan pozisyonda eksenimizi koruyarak sağ ve sol yönlere ağırlığımızı transfer etmeyi denedik (Pisa kulesi gibi devriliyoruz, kırılmadan). Farklı yönleri de denerken, aralarda birkaç adım atıp, dengeye gelip sonra yeniden devrilerek “kararlı dengesizliği” araştırdık. Sona doğru, bir yöne devrilmeye başladığımızda dengeyi bulamadığımız noktada düşüşün o yöne doğru koşmaya/ilerlemeye dönüşmesine izin verdik.
Ağırlık Aktarımlarında Bedenin Organizasyonuna Bakış:
Durağan bir pozisyon yakaladık ve ayakta yer çekimini hissetmeye çalıştık.
- Yerçekimi seni nasıl aşağı çağırıyor? / Ayaklarının basışını hisset. / Durduğunda bile devinim nasıl devam ediyor? Bedenindeki küçük düşüşleri yakala (Steve Paxton’ın küçük dans önerisi) / Tavşan kulaklarınla nasıl uzayabilirsin?
- Ayaklarının ön tarafına ağırlık vermeyi dene. Bedenin kendisini nasıl organize ediyor? Düşmeden merkeze dön ve bu kez geriye, topuklara ağırlığını ver. Sonra sağı ve solu dene. Ağırlığını bir taraftan öbür tarafa transfer ederken, her seferinde merkezi hisset, kaydet. Şimdi gözünü kapat ve sağ-sol-ön-arka geçişleri bir de gözün kapalı dene.
Yürüyüş Denemeleri:
Odak Ayaklar:
Yeniden yürümeye başladık. Yürürken ayağımızın ilk önce hangi kısmına ağırlık vererek adım attığımızı izliyoruz. Ayağımızın hareketine pelvis ve göğüs kafesi de eşlik ediyor mu? izleyerek harekete devam. Sonra bize rahat gelen yürüme biçimini unutup, her adımda ağırlığımızı topuktan başlayarak veriyoruz. Dizimizde, kalçamızda, ense kökümüzde neler oluyor, izliyoruz. Durağan bir andan sonra, sanki biri bizi itmiş de yürümek zorunda kalmışız gibi yürümeye başlayarak, bu kez her adımda ağırlığımızı yere ilk önce parmaklardan başlayarak veriyoruz. Daha mı hızlı, yoksa daha mı yavaş? Bedene neler oluyor? Farkı hissetmeye çalışarak bir süre yürüdükten sonra durup silkiniyoruz. Sabit bir yerde merkezimizi buluyoruz. Ve hazır hissettiğimizde kendi yürüyüşümüze geri dönüyoruz. Bize rahat gelen, alışkın olduğumuz yürüyüş biçimi, bu denediklerimizden hangisine daha yakın?
Odak omuzlar:
Yürürken üst bedenimizle oynamaya başlıyoruz. Önce omuzlarımızı öne doğru indiriyoruz. İnsanlarla göz göze geliyoruz; bu duruş ne anlatıyor, ne hissettiriyor? Postürümüzü düzeltip bir süre yürüdükten sonra bu kez tersine, göğsümüzü dışarı çıkarıyoruz. Baş dikleşiyor, çene yukarı kallıyor. Bu duruş ne diyor? Böyle yürürken insanlarla göz göze gelebiliyor muyuz? Başımız yerli yerinde mi? Uzun boylu mu hissediyoruz böyle? Her iki postür arasında duyumsama, duygu farkı var mı? Bir süre sonra düzelip yürümeye devam ediyoruz.
Yaylanan Tavşan imajı:
Sonra tavşan kulaklarımızı hissederek, kendimizi de bir tavşan gibi hayal ederek küçük küçük zıplamaya başlatıyoruz. Hem zıplamayı/yaylanmayı (bounce) hem de tavşan kulaklarını hissediyoruz aynı anda. Hareketi yavaş yavaş küçültüyoruz, zıplamıyoruz ama eklemlerimiz serbestçe yaylanıyor; “bounce” kalıyor ve onunla yürümeye başlıyoruz. İçimizde ritmi koruyor ve o ritimde yürüyoruz. Koltuk altlarını hissediyor muyuz? Koltuk altlarımızda küçük minik baloncuklar varmış gibi hafif boşluk ve gevşeklik deneyimlemeye odaklanıyoruz kolların altında. Bedenimizdeki boşlukları hissediyoruz. Yürürken ufuk çizgisine hem ön gözlerimizle, hem de başımızın arkasında hayal ettiğimiz arka gözlerimizle bakalım. Baş rahat, omuzlardan bağımsız olduğunu, sağa-sola hareket edebileceğini hatırlayalım. Dizlerimiz hafif kırık, kilitlemiyoruz. Dizlerimizden 1 cm kısalıyoruz ve o seviyede yaylanmaya devam ediyoruz. Geriye doğru yürümeyi deniyoruz biraz da. Geri geri giderken başımı biraz yana çevirip yan gözle arkamı kontrol edebilirim. Yanlara – ileri – geri yürüme opsiyonlarıyla hareket etmeye devam ediyoruz. Yürürken kollarımı savurarak ayaklarıma yardımcı oluyorum. Nefes rahat. Durduk ve merkezimizi hissetmeye çalıştık. Bedenimizin kaydetmesine izin verdik. Sağ-sol, ön-arka beden arasında fark var mı?
Devrilmeler:
Bundan sonra, yeniden bir önceki çalışmaya döndük. Eksenimizi bir yöne doğru devirerek, dengenin kaybolduğu noktada, o yöne doğru ilerliyoruz. Eksenimiz dik olarak, biri devrildiğimiz yönden bizi çekiyormuş gibi düşüyor ve düşüşü o yönde ilerlemeye dönüştürüyoruz. Bedenimizde kastığımız, tuttuğumuz yer var mı, izliyoruz.
Sonra iki gruba bölündük ve bir grup denemelerine devam ederken diğer grup onları izledi. Ağırlığın o anda ne yöne gittiği, ayakta mı yoksa başta mı olduğu görünüyor mu? Eksenler uzun mu yoksa kırılıyor mu? Daha sessiz düşebilir miyiz?
Bu egzersiz sonrası yorumlar: güven duymayı kolaylaştırdı / arkam uyandı / düşerken, koşarken rotasyon yapmak işimi kolaylaştırdı / dünkü çalışmalarda grubun arka ve yan gözleri uyanmış; geri düşmelerde çok kaza olmadı / ağırlığını bırakamayanlar olmuş; benzer bir çalışmayı bir de eşli deneyeceğiz.
Yatay Ağırlık Paylaşımı:
Kendi merkezimi hissederek partnerimle yan yana duruyorum. Yavaş yavaş ayaklarımızı hareket ettirmeden birbirimize doğru yaklaşıyoruz. Omuzlarımız birbiriyle buluşunca birbirimize ağırlık aktarmaya başlıyoruz. Ayaklarımız birbirinden uzaklaşmaya başlayabilir. Bir süre birbirimizi dinleyip dengeye gelmeye çalışıyoruz. Birbirimizi dengelediğimiz noktada yürümeye başlıyoruz. Eksenim yerden eşime ve yukarı doğru uzuyor; kırılma yok. Kontak noktası sabit.
Partnerimle yürürken ağırlık kaymaları (shiftler) olabiliyor, izliyorum. Ufka bakmaya devam ediyorum. Yürürken düz gitmeye çalışmıyorum; eşimin olduğu taraftaki diagonale, odanın o taraftaki köşesine doğru enerjimi yönlendirerek yürüyorum.
Bu egzersizin dikkat noktaları:
– Kalçadan kırılma olduğunda enerji dağılıyor
– İki tarafın da eşit ağırlık bırakması gerek
– Boylar aynı olmadığında zorlaşıyor ama mutlaka omuzların aynı hizzasından temas etmek zorunda değiliz, omuz ve kol da buluşabilir
– Diyagonale yöneliyorum diye bedenim o yöne dönmek zorunda değil, omuzlarım önü gösterebilir
Bu yürüyüş denemelerinden sonra egzersizi biraz daha geliştirdik. Omuz sabit kontak noktasını koruyarak yürümeye başladık, sonra kontak noktasını sırttan geçerek döndürdük, sırt sırta gelince birlikte yere çöktük, kalktık, kontak noktasını döndürmeye devam ederek diğer omza geçtik, biraz geri geri yürüdük, sonra aynı yolu izleyerek başa döndük; tüm bunları yaparken düz bir çizgide ilerlemeye çalıştık.
Bu egzersizin dikkat noktaları:
– Başlarken ikimiz de kendi merkezimizdeyiz; daha en baştan ağırlık paylaşmamıza, birbirimizin sorumluluğunu çok fazla almamıza gerek yok. Daha sonra ağırlık paylaşımında bir denge aramaya başlıyoruz.
– Sırt sırta geldiğimizde dizler kırılıp oturur pozisyona geçtiysek eksen kırılmış demektir; merkezimizi yeniden yukarı taşıyabiliriz.
Kısa bir ara verip, egzersize dair paylaşımlardan bulunuyoruz:
– Yürürken kolumu kasıyormuşum
– Sağ-sol farklı ama birkaç seferden sonra öğrendi
– Partnerim benden kısa boyluysa, onun boyuna inmeye çalışınca zorlanıyorum; kendi boyumda kalarak daha rahat oluyor
– Defne “reaching and leaning” (uzanmak ve yaslanmak) arasındaki farka değiniyor; yeri itiyorum, yerle eşimle aramdaki kontak noktası arasında uzuyorum/uzanıyorum.
– ikimiz aynı anda ağırlığımızı bıraktığımızda kimsenin kimseyi itmesi gerekmiyor
– ağırlık dengesini kurmaya çalışırken, küçük ince ayarlarda, eşine bugün ne kadar ağırlık bırakabilirsin, o ne kadar alabilir, sen ne kadar alabilirsin, vb. bir diyalog gelişiyor. Anlaşınca harekete geçiyorum; bu süreyi tanımak gerek
Baş Dansı:
Sonraki egzersizde sabit kontak noktasını başa taşıdık. Alınlarımızı birbirine yaslayarak başladık ve başbaşa hareket ederken farklı kontak türlerini denedik: bir eş kontak noktasını sabit tutarken diğeri kontak noktasını yuvarlayarak etrafında dans ediyor, ikisi de sabit tutarak dans ediyorlar, ikisi de yuvarlarken dans ediyorlar. 3 egzersizi denedikten sonra bunu serbest bir kapanış dansına dönüştürüyoruz.
Son bulup kısa paylaşımlardan bulunuyoruz:
(https://soundcloud.com/def-ne/kararli-kararsizlik-1-bas-dansi-uzerine-cemberde-paylasimlar)
– Baş, omuzlara göre daha rahat gelmiş bazılarına; daha az ağırlık paylaşıldığı için olabilir
– Boy uzunsa boynu bükerek başı yaklaştırmaktansa kalçadan ve dizlerden kırılıp ekseni uzatarak yaklaşmak da bir seçenek. Ayaklar hareketli olunca bükülmeye gerek kalmıyor
– Ağırlık paylaşımı az olduğu için kontak noktası zıplayabiliyor, özellikle seviye değiştirmelerde kontak kopabiliyor.
– Dokunuşu hissetmek, bağ dokuyu hissetmek mümkün ve güzel
– Isınma / Ağırlık ne demek? / Temasın farklı aşamaları ve kaliteleri
5. Bölüm
Açılış Çemberi:
Herkes nasıl ve ne gibi farkındalıklar yaşıyor. Kısa bir yoklama yapıyoruz. Meditasyon ile başlamak birçok kişi için ihtiyaç olarak gösteriyor kendini. Yemek sonrası hemen fazla hareketlenemeyeceğimiz için de, meditasyonla başlamaya karar veriyoruz.
Meditasyon sonrası paylaşımlar: https://soundcloud.com/def-ne/kararli-kararsizlik-1-meditasyon-geri-bildirimler
Dikey Ağırlık Paylaşımına Giriş
Dokunuşun farklı kalitelerini, farklı beden parçalarımızın ağırlıklarını bırakmayı, dikey ağırlık paylaşımını deneyimleme ile başladık.
Yüzeysel Temas:
Eşlerden biri, yere yatıp ağırlığını tamamen yere bırakıyor. Bir şekilde dokunulmasını istemediği yerler varsa eşine söylüyor. Diğer eş, önce yüzeyde kalarak elleriyle hafifçe tüm bedende geziniyor. Bedene yavaş ve aşama aşama yaklaşıyor, aynı şekilde uzaklaşıyor. Bir seferde, iki eliyle de aynı bölgeye dokunuyor ki bedene giden bilgi tek bir yönden, tek bir noktadan olsun. Yatanın odağı temas edilen yerde, temasın kalitesini ve temas edilmenin nasıl bir şey olduğunu hissetmeye çalışıyor.
Dokulara İşleyen Temas:
Sonra dokunuş biraz daha derinleşiyor ve eşlerden biri kendi bedeninin belirli parçalarını/bölümlerini eşinin bedeni üzerinde bir bölgeye yerleştiriyor ve bırakıyor. Bu aşamada yumuşak dokudayız, kasa kadar inip duruyoruz. Temas ettikten sonra dokuya girip, biraz hareket ettirebiliriz, deri altındaki jölemsi oynaklığı hissedebiliriz. En son aşamada, kemiği hissedene kadar ağırlık bırakıyoruz. Beden parçalarının ağırlığını tamamen bırakıyoruz. Hangi bölge ne kadar ağırlık alabilir?, Nereye, ne kadar, nasıl ağırlık bırakabiliriz? Bu beden bölümüm ne kadar ağır? sorularıyla denemeler yapıyoruz. Ağırlık bırakan yavaşça ve kollayarak bırakırken, yerdeki de taşımıyor, ağırlığı yere aktarıyor. En son, yerdeki yüz üstü dönüyor ve eşi, bu kez tüm bedeninin ağırlığını eşinin üzerine bırakıyor. Bu sırada, önce yerden destek alarak yavaşça ağırlığını bırakmaya; tepeden ve doğrudan üstüne inmektense yandan girip kayarak yerleşmeye dikkat ediyor. Buradayken üstteki önce kendini tamamen rahat bırakmayı, sonra büzülüp merkezine toplanmayı ve kasmayı deniyor. Aradaki farkı gözlemliyoruz. Yerde yatan için hangisi daha “taşına bilir?”.
Egzersiz sonrası eşimizle kısa bir sohbet ile olup bitenleri paylaşıyoruz.
Merkez Merkeze Artı Geçişler
Bu egzersizde yerde eşimizle kendi bedenimizi artı işareti gibi (cross) yaparak birbirimizin üstünden yuvarlanmayı deniyoruz. Eşleşip, eşlerden biri yerde, diğeri üstünde, kontağı kurduğumuz çizgiyi yakalayıp yönümüzü belirleyerek yuvarlanmaya başlıyoruz. Üstteki, eşinin üzerinden geçerek ilerlerken alttaki yuvarlanıyor. İki kişi de yere indiğinde, kontağı koparmadan tekar crossa gelip yeniden başlatmayı deniyoruz. Üste çıkacak olan eş, önce yerden ağırlığını biraz alıp yöneliyor ve kontak sağlandığında hareketin akışına izin veriyor. Hareket süresince hayır deme, başka bir yön belirleme ya da dikey(oturur) pozisyona gelip yeniden başlama opsiyonlarımız hep var. Bu serbest denemelerden sonra, bu çalışmaya baz olması için bir de yerde tek başımıza yuvarlanmayı deniyoruz.
C-Star (C şekli kapanma ve yıldız açılma)
Sırtüstü yıldız şeklinde açılıp, sonra bir yana dönerek merkezimize toplanıp, yüzüstü döndüğümüzde tekrar açılarak yuvarlanıyoruz. Yerde açıla kapana yuvarlanarak ilerliyoruz.
Sonra tekrar eşleşip belirli bir yönde ilerlemek üzere yuvarlanmayı deniyoruz. Bu çalışmada, önceki çalışmalarda yaptığımız kararlı yönelmeleri, ağırlık bırakırken bedeni rahat bırakmayı, yuvarlanırken açılıp tekrar kapanmaları kullanmayı deniyoruz ve nelerin kolaylaştırıcı olabileceğini araştırıyoruz.
6. Bölüm
Serbest Jam:
Son olarak, atölye boyunca yaptığımız çalışmaları hatırladığımız bir jam ile atölyeyi bitiriyoruz. Jam boyunca olasılıklarımız: sabit kontak noktası, kayan kontak noktası, kontak noktasını döndürme, ayakta eşli hareket etme, kuklacı, üst bedenin hareketinde kullandığımız üç ekseni hatırlama, kararlı yönelmeler, küpün köşelerini işaret etme, ekseni uzatarak yönelme ve o yöne düşme, farklı seviyelerde gezinme, negatif alanlarda / pozitif alanlarda dans, yere düşüşler, sıçramalar, tavşan kulakları, tek başına ya da eşli yuvarlanmalar, aynalama ve kendi ürettiğimiz başkaca doğaçlama oyunlar…
Son dansımızla, çok keyifli ve dolu dolu geçen bu iki günlük atölyeyi sonlandırdık ve kapanış çemberinde buluşarak bizde kalanları, teşekkürlerimizi paylaştık. Önce herkes ortaya ismini söyledi ve ekipteki çağrışımlarını dinledi. Ardından sürece dair paylaşımlar gerçekleştirildi. Sonraki atölyelerde, jamlerde görüşmek üzere kapanışı yaptık.
https://soundcloud.com/def-ne/kararli-kararsizlik-1-son-kapanis-cemberi